18 Haziran 2013 Salı

Krizin bayağı içindeyiz ancak doğru yolda mıyız?

“Çok fazla ödememek akıllıca olabilir, ancak çok az ödemek daha da kötüdür.

Çok fazla ödediğinde, biraz para kaybedersin, ancak hepsi budur.

Çok az ödediğinde, bazen herşeyi kaybedersin çünkü aldığın şey yapılması istenen şeyi yapmaktan acizdir.

İş yapmanın en temel kuralı az ödeyerek çok almanı engeller - bu imkânsızdır.

En düşük teklifi değerlendiriyorsan, en doğrusu taşıdığın risk için de bir şey eklemektir, ve eğer bunu yapabiliyorsan, o zaman daha iyisini de alabilirsin.

Herhangi birşeyi daha kötü yapmadan daha ucuza satabilmek zordur ve herşeyi sadece fiyat olarak algılayanlar bu tür kişilerin avıdır.”

John Ruskin, 1819 - 1900

Hepimizin artık malumu ki global piyasalarda gelecek iki yıl ya da en azından 2014 sonuna kadar pozitif sinyaller alamayacağız. Bunun sebebi de geçmiş yazılarda da belirttiğimiz üzere devam eden kriz ortamında gerek AB gerekse diğer ülke ve toplulukların yavaş ve belki de sadece bu nedenle başarısız olan yaklaşımları. Bu bağlamda tarih kitapları ileride bu günleri ekonomiyi basiretsiz liderlerin yönettiği bir dönem olarak adlandıracaktır dersek pek de yanılmayız.

Kriz başlangıcından itibaren dünya denizciliğinin yaşadığı tüm eziyet ve kasvete rağmen, bazı armatörler hala gerek ayakta kalabilmek gerekse işlerini geliştirmek için daha iyi şanslar yakalamaya çalışıyorlar. Bu bağlamda, yeni inşa siparişleri de veriyorlar (özellikle tamamı olmasa da Yunan armatörler);

Gerekçeleri ise;

a. Tarihte görülen en düşük fiyatlar, ama buna rağmen kimse bu düşüşün sonuna  ya da yakınına geldiğimizi söyleyemiyor. Hala AB,  ABD ve hatta Çin’de ciddi anlamda iyileşme işaretleri göremiyoruz. Bu nedenle hiçbirimiz fiyatların ne kadar düşük ya da yüksek olduğunu kestiremiyoruz.

b. Eco gemiler: tersaneler bu krizde anladılar ki inovasyon ve iyileştirmeler zor zamanlarda ürün satabilmenin tek yolu olarak gözüküyor. Eco gemiler hem yakıt tüketiminde azalma (günlük 3-4 tondan büyük gemilerde 20 tona kadar tasarruf yapmak mümkün olabiliyor) hem de düşük emisyon sağlıyorlar. Ancak bunlar halihazırda dizaynerların söyledikleri olup, test edip, cazip sonuçları görerek onaylayabilmiş de değiliz.

Diğer açıdan armatör gözüyle tarafsız bakınca Uzak doğuda her  tersanenin gerçek anlamda Eco gemileri üretebileceğini söylemek de zor gözüküyor. Bununla birlikte dedikoduları süren yeni yasa ve düzenlemeler global anlamda gelebilir (bu da yaşlı tonajın hurdaya ayrılmasını daha da hızlandıracaktır) ve denizcilik en azından global sera salınımlarının azalmasına katkı sağlamış olacaktır.

Genellikle kriz dönemlerinde başarılı yatırımcılar ikinci el ya da yeni inşa gemilerden fırsatlar yakalayarak önemli kazançlar elde ederler fakat bu kez durum farklı çünkü maalesef bu sadece bizim yani denizciliğin krizi değil. Bu yüzden de bize düşen denizcilikten ziyade global ekonomideki, konut ve bankacılık alanındaki sinyalleri dikkatlice okumak durumundayız. Ayrıca petrol piyasalarının daha da yükselmesi burada biriken paranın mecburen bankalara pompalanması ve dolayısıyla ekonomiye kazandırılmasında da etken olabilir.

Yukarıdakilerin ışığında sahip olduğumuz potansiyel ve dinamizme göre iki yolumuz (belki bir tane daha) gözüküyor;

1. Yeni inşa piyasaları (ikinci el piyasası ve resaleler dahil) ve geleceğin dizaynlarını detaylıca analiz etmeniz, gelecekteki filonuzu yaratarak, Pazar geri dönerse (?) bunun avantajlarını zamanında yakalamak,

2. Offshore, LPG, LNG, dredger gibi özel piyasalarda aktif olarak çalışmıyorsanız, yeni inşaaların şimdilerde gereksiz olduğunu kabul etmek!

Son bir şık bütün servetinizi başka daha kolay ya da ülkenin (global istiyorsanız uluslararası piyasaların) gelişim amaçlarına uygun sektörlere kaydırarak, yeni bir başlangıç yapmak yani denizcilik dosyasını kendi adınıza kapamak. Yeni başlangıçların aslında en zor ve acı veren olduğunu özellikle yeni seçeceğiniz endüstri kolunu denizcilik kadar tanımıyorsanız söylemek mümkündür fakat kim bilir?

Hep aynı şeyleri tekrarlar gibi oluyoruz ancak tüm denizcilik şirketleri ayakta kalmak istiyorlar ise şimdilerde öncekinden daha dikkatli olmalılar. Her konuda kendilerine uzun soluklu bir yaşam için ucuz olanı değil doğru olanı seçmelerini tavsiye ediyoruz.

Ek: Son olarak gittiğim Atina’dan özellikle tersanelerimize bazı notlar;

Durumu en iyi olan sektör denizcilik, onların da ilgisi bizden çok Bulgar ve Romen tersanelerine kaymış. Afrika ve Karayip tersaneleri de oradaki ticaret hareketi nedeniyle Çin’den daha çok ilgi çekiyor.

Maalesef yunanlılar bizim aramızdaki rekabetin farkında ve bunu bayağı kullandıklarını itiraf ediyorlar. Gerçi ne kadar da kullansalar mevcut ticaretin yönü dolayısıyla biz ilgi alanları dışındayız gibi gözüküyor.

Son bir üzücü husus bizi burada baltalayıp, gemilerin ülkemize gelmesi konusunda armatörün kafasını karıştıranlar yine bizden kişiler; acentalarımız ve buraya hizmet satmaya çalışan firmalarımız. Herkes bir tarafı kötüleyince Armatörlerin de kafası karışıyor ve gelecekse de gelmiyormuş.

Son bir önemli husus kriz öncesi 1 milyon USD altı tamir işleriyle Çin tersaneleri ilgilenmez iken, bugün 300.000 USD civarı işler orada dahi ilgi uyandırıyor ve krizde gelinen iş hacmindeki düşmeyi de reel anlamda yansıtıyor.

 

 

Önemli Not: Yeni yazılarımızı anında e-mail adresinize almak için sağ tarafta yer alan "YAZILARA ABONELİK" kısmına e-mail adresinizi yazınız ve adresinize gelecek e-postadaki bağlantıyı tıklayarak aboneliğinizi onaylayınız (e-postanın gelmemesi durumunda önemsiz veya spam kutularınızı kontrol ediniz).

 

 

 

 

 

1 yorum:

  1. Aklıma ilk gelen TENEDOS gibi aracı firmalar, Tuzla'ya getirdikleri armatörlerden ödemeleri alıp, tedarikçilere ödemedikçe, tedarikçiler de direkt olarak armatör firmadan fatura ödemelerini istedikçe, armatör tabi ki aldatılmış olur..daha da Tuzla'ya gelmez....bu tip kalitesiz kap-kaçcı firmaların zararı tüm sektörümüze olur...

    YanıtlaSil